1931 Temmuz’unda Russel Boardman ve John L. Polando adında iki Amerikalı sivil havacı, bir uzun uçuş rekoru kırdılar. New York’tan havalanıp, bir atılımda 8 bin 65 kilometreyi, 49 saat 08 dakikada uçarak Yeşilköy Hava Alanı’na indiler. Bu olay, Yeni Dünya’yı Yakın Doğu’ya hava yolu ile ilk kez bağlamış oldu. İlerleyen teknoloji, güçlü başarısı ile uzunluk ve zaman kavramına yeni bir boyut kazandırmış oluyordu. Türk havacılık tarihindeki etkileri açısından da önemi olan bu uçuş, 1931 yılında rekorlar zincirine bir halka daha eklerken Amerikan gençliğine de bilim ve teknolojilerinin bir zafer armağanı oldu.
Yeni Dünya ile Türkiye arasında kurulan bu direk bağın Türkiye Cumhuriyeti açısından önemi; ileri teknoloji üreticisi Amerika ile bağlantımızı sağlaması; Türk-Amerikan dostluğunun ilk adımını oluşturması; Türkiye’de Atatürk’ün önderliğinde başlatılan havacılık girişimlerindeki ilgiyi güçlendirmesi gibi sonuçların başlangıcı olmasıdır.
Uçuşa New York’tan başlayan pilotlar, Atlas Okyanusu, İrlanda, Londra, Paris, Münih, Slazburg, Belgrat rotasını izleyerek İstanbul’a vardılar. Uçuşları hava şartları açısından iyi sayılabilecek bir ortamda geçti. Yeşilköy Hava Alan’ında İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Muhiddin Üstündağ, Amerika’nın Türkiye Büyük Elçisi, THK İstanbul Şube Müdürü Hasan Fehmi Bey, basın mensupları, havacılarımız ve kalabalık bir halk topluluğunca karşılanan pilotlar, Pera Palas’ta konuk edildiler.
Basın mensuplarından birinin:
- “Yeni bir uzun uçuş rekoru için İstanbul’u neden seçtiniz” sorusunu:
- “Türkiye’de çok yeni ve iyi şeyler yapıldığını işittik. Bunları yerinde görmeye ve selamlamaya geldik” biçiminde yanıtlayan pilotlar, Türklerin Atatürk’ün önderliğinde kurdukları Cumhuriyetlerinin, reformlarının Amerika gibi uzak bir ülkede uyandırdığı olumlu yankılarını vurgulamış oluyorlardı.
31 Temmuz 1931’de THK İstanbul Şube Müdürü Hasan Fehmi Bey, konuklarımıza Atatürk’ün kendilerini Yalova’da kabul edeceklerini bildirdi. Yalova’da Başbakan İsmet İnönü, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Araş, Cumhurbaşkanlığı Baş Kâtibi Tevfik Bey ve milletvekilleri konukları karşıladılar. Amerika’nın Türkiye büyük elçisi tarafından takdim edilen havacıları, Başbakan İsmet İnönü, THK’nin en büyük madalyası ile onurlandırdı.
Saat 18.00 de konuk havacılar köşke geldiler. Cumhurbaşkanımız M. Kemal Atatürk, çalışma salonunda uçucuları kabul etti. Tanıştırmadan sonra Atatürk, konuk havacıları tebrik ve takdir ederek çok övücü sözler söyledi. Bu sözler pilotlara tercüme edilince her iki havacı başlarını eğerek saygı ile Atatürk’e teşekkür ettiler. Atatürk havacılara şu soruyu sordu:
- “Bu geziniz süresince sizde en çok ilgi uyandıran ve sizi etkileyen olay ne oldu? Pilotlar soruyu:
- “İstanbul’a gelişimiz ve inişimiz” biçiminde cevapladılar.
- “Yolda kaç gece geçirdiniz?”
- “İki gece. Fakat daima doğuya doğru gittiğimiz için geceler kısalıyordu. En çok altı saat gece gördük.”
Atatürk bundan sonra nereye gitmek istediklerini sorarak “Bundan amacım yeni Türk ulusunun başkenti Ankara’yı görmek isteğinde olup olmadığınızı anlamaktı” diye eklediler. Konuk havacılar gezilerinin bundan sonraki bölümü için bir kararları olmadığını, fakat en kısa zamanda Amerika’ya dönmek zorunluğunda olduklarını açıkladılar. Ata’mız, havacıların Türkiye’de birkaç gün daha kalacaklarını öğrenince:
- “Türk ulusunun sizleri yakından görmesi, sevgilerini istedikleri kadar gösterebilmesi için bu süre az değil midir?” biçimindeki soruları havacıları çok duygulandırdı; şükranlarını saygı ve içtenlikle tekrarlamalarına neden oldu.
Atatürk; Kristof Kolomb’un Hindistan zannı ile nasıl Amerika’ya gittiğini, halbuki bu asır çocuklarının Amerika’dan kalkıp Atlas Okyanusu’nu aşarak ve nereye gittiklerini de bilerek İstanbul’a geldiklerini belirtince havacılar:
- “Kristof Kolomb’un kullandığı araçlar yetersizdi. Bizimki kadar gelişmemişti” biçiminde açıklama yaptılar.
Atatürk:
- “Evet, ben de bunu tekrarlatmak istiyordum. Başarınız için bu asrın bilim ve tekniği gerekliydi.” Bu sohbetlerinden sonra da şu beyanatta bulundular:
- “Eşi görülmemiş gezinizi, Türk ulusu yüreklerden taşarak beğendi, dostça karşıladı. Amerika göklerinden yükselerek Türk gök yüzünde göreceğimiz değerli konukları oradan uçtukları andan, Türkiye ufuklarına geldikleri ve topraklarımıza kondukları dakikaya kadar ilgi ve heyecanla takip etti. Başarınızı candan ve gönülden diledi, aynı zamanda da kendi başarısı gibi sevindi.Gerçekten başarınız, bilim ve tekniğin; ustalık ve cesaretiniz, insan gücünün benzersiz bir zaferidir. Kıtaları birleştirirken ulusları da yaklaştırıyorsunuz. Sizin gibi kahramanlar ulusları, birbirinin mutlululuk ve kaderleriyle ilgili olan bir aile bireyleri haline getirirler. Kuşkum yoktur ki siz, uygarlığını hayranlıkla izlediğimiz yeni dünyanın büyük diyarı ile eski dünya kıtalarının kucaklaştığı yerde bulunan yeni Türkiye’yi böyle aracısız birleştirirken Amerikalıların ve Türklerin kalplerini de birbirine daha çok yaklaştırdınız. Bugünün gençliği, zamanımıza kadar insan oğullarının hayalinde canlandıramadığı gök yüzü yollarından, insanlar arasında, uluslar arasında yüksek dostlukların, yüksek sevgilerin kurucuları oluyor. Bu yüce hedeflerin yüce işaretlerini veren Amerika’nın sizin gibi cesur ve ülkücü gençlerini karşımda görmekle övünçlü ve mutluyum. Siz gök yüzünde güzel bir yol çizdiniz. Bu geziniz Türk havacılarında da hazırlanmak için büyük bir isteklenme uyandıracaktır. Sizi coşku ile kutlarım. Kişiliklerinizde Sayın Amerika ulusunu, Amerika bilgi ve tekniğini, Amerika havacılığının kahraman temsilcilerini selâmlarım. Yüksek toplumunuzu dünyada yüksek bir surette temsil eden sayın Cumhurbaşkanınızı bu güzel münasebetle dostça anarım. Size iyi yolculuklar ve daima büyük başarılar dilerim.”
Bu büyük iltifatı Amerika büyük elçisi havacılar adına şu şekilde cevapladı:
- “Sayın Cumhurbaşkanı; İltifat ve verdiğiniz değerden gerek havacılar, gerekse ben çok duygulandık. Minnettarız. Siz, kendiniz de ve Türk ulusunda mevcut olan evsaf ve hasletleri başkalarında gördüğünüz zaman değerlendirmesini ne kadar iyi biliyorsunuz. Türk Ulusunun yüksek niteliklerini nefsinde toplayan devlet başkanının bu iltifatını hiçbir zaman unutmayacağız. Bu olay Türkiye - Amerika arasındaki dostluğu güçlendirecek nitelikte olduğu için seviniyorum.”
Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk, büyük elçinin sözlerine:
- “Böyle kahramanlar yetiştiren büyük ulusu burada daima başarıyla temsil eden zatıdevletlerini bilhassa tebrik ederim. Bu mutlu olayın iki ulus arasındaki dostluğu daha çok arttıracağı hakkındaki görüşünüze tamamiyle iştirak ederim” cümleleriyle karşılık verdiler.
Bu söylevlerden sonra konuk havacılar Atatürk’e, paraşüte bağlı New York Times Gazetesi’nin bir nüshasını ve Washington elçimizin bir mektubunu takdim ettiler. Atatürk’le birlikte resimler çekildi ve bu tarihî kabul filme alındı. Bir saatlik sohbet sonunda konuk havacılar Atatürk’e veda ederek ayrıldılar. Kaplıcadan Yalova’ya gelip tekrar Sakarya motörüyle saat 21.25 de Dolmabahçe Sarayı rıhtımından karaya çıktılar.
Pilot Boardman Atatürk hakkındaki hislerini soran bir basın habercisine şu cevabı verir:
- “Türkiye’nin liderini tesadüfen görmekle çok duyguluyum. Bu öyle bir lider ki, görüşü ve kudreti ile yeni ve genç bir Türkiye yaratmıştır. Cumhurbaşkanınız tarafından kabul edilmekle çok mutluyuz. Lideriniz o kadar mükemmel bir zekâyı gösteren zattır ki, bu zekâ kendi konuşmalarından anlaşılmaktadır. Bu konuşmalar sanki Türk ulusunun bizi şereflendirdiğini açıklamış olmakla da büyük anlamları içine almış bulunmaktadır.”
Kemal Atatürk o akşam yemekte konuk havacılar hakkındaki izlenimlerini şu sözleriyle açıklamışlardır:
- “Ben Amerika’nın bu kahraman çocuklarını, kahramanlığın bütün niteliklerine sahip ve bu niteliklerini bütün dünya karşısında uygulamaya dirençli ve girişken gördüm. Kendileri yüksek kahramanlıklarını, alçak gönüllülük içinde gizliyorlar. Ümit ederim ki, beklerim ki, bu gençler bugün yaptıklarından daha büyük edimli eserler sahibi olacaklardır. Bununla zaten çok yüksek olan Amerika toplumu gurur duyacağı gibi, bütün insanlık yüksek heyecanlı gururlarla mutluluk duyacaktır. Bu sevinçlerin en yükseğini, en derin duygularla Türk ulusunun duyacağına kuşku yoktur. Çünkü Türk ulusu güzel olan her şeyi, her uygar şeyi, her yüksek şeyi sever, takdir eder. Fakat muhakkaktır ki, her şeyin üstünde tapındığı bir şey varsa o da yüksek kahramanlıktır. Bu sözlerim kuşkusuz bugünkü uyanık Türk gençliğinin kulaklarında yüksek ve etkili yankılar yapacaktır. Yüksek hasletlerine güvenle baktığım Türk çocuklarından daha az şey istemem.”
Konuk havacılar ise izlenimlerini yazılı ve imzalı bir belge ile basına açıklamışlardır. Bu belgenin Türkçeye çevirisi şöyledir:
“Sağ görü ve kişiliği ile modern Türkiye’yi yaratan yüce insanla görüştüğümüzden dolayı derinden duyguluyuz. Kendileri güçlülüğün tam, somut sembolüdür."
1 Ağustos 1931
Kaynak: http://www.isteataturk.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder